İstanbul Teknik Üniversites,i İç Mimarlık
Dilara Yüce, 11 yaşında 6. sınıf öğrencisidir. Ordu-Gölköy ilçesinde ailesi ile yaşıyorlardı. Babasının yüksek tansiyon hastalığı sebebiyle ani ölümünün ardından annesi ve kız kardeşiyle beraber annesinin İstanbul’daki akrabalarının yanına yerleşmişlerdir. Kendisiyle tanışmama ve bu projede bana kardeşlik etmesine annemin tanıdığı bir ilkokul hocası vesile olmuştur. Onunla çeşitli etkinlikler yaptık ve aramızda samimi bir bağ kurmaya çalıştık. Ben onu anlamak istedim; o ise fark ettiği yanlışlarını doğrusuyla değiştirmek için çaba sarf etti. Ordu’dan gelir gelmez İstanbul’daki ilk yakın arkadaşı ben olmuştum aslında. İlk görüşmelerimizde gözlerimin içine bakmaktan çekinirdi. İletişim kurup kendimi, amacımı, onun hayatındaki yerimi tanıtmam ilk üç buluşmamızın tamamını kapsıyor neredeyse. Benim için bu projedeki en zor kısım Dilara’nın hayatına nasıl dokunacağımı ailesine anlatmaktı.
Onunla yapmam gereken etkinlikleri her ne kadar ilk başlarda sıkılarak yapsa da bazı etkinlikler sonucunda, özellikle ilk kez yaptığı bazı şeylerden sonra aslında o etkinliklere karşı ne kadar ön yargılı olduğunu fark etti. Örneğin; beraber annemin bahçesinde tohum dikerken yapmış olduğumuz işe eğlence katalım diye çoraplarımızı çıkartıp uzun süre toprağa basıp, müzik açıp dans ettikten sonra evden ayrılmadan önce ne kadar eğlendiğinden, oysaki ona ‘bugün tohum ekeceğiz’ dediğimde sıkılacağını düşündüğünü söylemişti. Ona tohum ekmeyi bir şeyleri gözü gibi bakıp, yetiştirmeyi güzel bir anı bırakarak aktarabildiğime çok memnun kalmıştım ve içime sinmişti.
2019 yılının yaz tatilinde yapmış olduğumuz etkinlikler: kitap okumak (Momo), kütüphaneye üye olmak, seçilen filmi izlemek, tohum ekmek, Toplumsal Eşitlik Kiti’ni oynamak. Bu etkinlikler sürecinde Dilara’yı gözlemlemiştim ve yapmış olduğum çıkarımlar ise şöyleydi: Dilara’nın kitap okuma alışkanlığı yoktu ve beni ‘Momo’ kitabını daha önce okuduğunu söyleyerek kandırmaya çalışmıştı. Ancak ben bunu anladığımda onunla baş başa konuşarak yapmış olduğu davranışın günlük hayatta nezaketle karşılanmayacağını anlatmıştım ve o da yapmaya çalıştığı durumdan özür dilemişti. Bu konuşmanın aramızdaki bağı zedeleyeceğinden çok korkmuştum ama aksine bu konuşmadan sonra Dilara bana karşı çok daha açık ve net olmaya başlamıştı. Daha sonra da okul dönemi boyunca ona gönderdiğimiz bilim çocuk dergileri bir şeyleri okumaya başlamasında çok büyük rol oynamıştı. Çünkü, bilim çocuk dergilerinin yanı sıra gönderdiğimiz kitapların çoğunu okuyup bitirince beni arayıp anlatıyordu.
Dilara hakkında yapmış olduğum en önemli diğer bir çıkarım ise yaşının da gereğiyle ve belki de ergenlik çağında olması sebebiyle, annesine olan davranışlarıydı. Birkaç kez yanımda annesiyle gerçekleşen konuşmalarından çok rahatsız olmuştum ve onunla bu konuda konuşmaya çalışmıştım. İlk konuşmalarımızda pek umursamaz tavırlarıyla beni geçiştiren cümleler kullanmıştı. Ben de onunla ciddi bir konuşma yapacağımı söylemiştim ve bir buluşma ayarlamıştık. Sorduğum sorularla bu davranışlarının en temeline inmeye çalışmıştım, elimden geldiğince. Babasının ölümünden annesini sorumlu tuttuğunu fark etmiştim. Babası vefat etmeden önce annesiyle sık sık tartıştıklarından bahsetmişti. Bir süre bu durum hakkında yorum yapamamıştım, hep onu dinlemiştim. Bir tavsiye verememiştim ama kendi hayatımdan örnekler vererek onu anladığımı anlatmaya çalışmıştım. Ama her şeye rağmen annelerimizin bizler için ne kadar emek verdiklerinden bahsetmiştim, biraz onun biraz da kendi annemi konuşarak bu durumu düzeltmeye çalışmıştım. Şu an yapmış olduğumuz uzun sohbetlerin meyve verdiğini Dilara’nın bu konu hakkındaki tutumunun olumlu yönde değiştiğini gözlemlediğimi söyleyebilirim.
Bu projede beni çok heyecanlandıran ve eminim ki Dilara’yı da en çok mutlu eden öğrencilerimize aldığımız enstrümandı. Dilara okulundaki müzik öğretmeninin açmış olduğu ücretsiz gitar eğitimine katılmayı çok istemiş ancak enstrümanı olmadığından katılamamıştı. Bu durum üzerine bir akşam onun evine elimde gitar çantasıyla gidip, ona vermem ve bana aslında ne kadar çok istediğini anlatması, sarılması tarif edilemez bir duyguydu.
Karantinadan sonra Dilara ile iki buluşma daha yapmam gerekliydi: Ters Yüz filmini izlemek ve ona gönderdiğimiz bilim çocuk dergilerinin etkinliklerini yapmak. Bu etkinlikleri de tamamladıktan sonra almış olduğum kararla ve ekip arkadaşlarımın onayıyla bu projeyi Dilara ile devam etmeme kararı almıştım; bu nedenle projenin bittiğine dair onları bilgilendirdim ve hiçbir sorun çıkmadı.
Tüm bu durumların dışında, Dilara ile geriye çok olumlu anılar ve alışkanlıklar bıraktık. Çünkü; Dilara, artık gitar çalabilen, kitap okuma alışkanlığı olan, tohum dikip büyütmek nedir nasıl olur bilen ve İTÜ’de okuyup iyi bir mimar olma hayali kuran bir çocuk birey.