Marmara Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
Mina’nın Çocukları projesi, hayatıma çeşitli değerler katan ve çok anlamlı işlere vesile olan kıymetli bir projeydi. Maalesef ki mezuniyetimle beraber bu projeden fiilen ayrılmak zorunda kaldım fakat hâlâ arkadaşlarımla irtibatım devam etmekte ve manevi olarak da projeyi desteklemekteyim.
Projemizin ana hatlarından birisi çok sıkı bir eğitim sürecinden geçmemiz ve toplantılar düzenlememizdir. Bu yüzden ekip olarak çok dinamiktik ve süreçten kopuş yaşanmadı. Sürekli olarak eğitmenlerle ve dernektekilerle beraber irtibat halindeydik, pandemi sürecinde dahi online eğitim ve buluşmalarla çalışmamıza ket vurmadan devam ettik. Ayrıca katılım konusunda projeye öncülük edenlerin hassas olması devamlılığı da sağladı. Bu durum da işin ciddiyetini göstermektedir.
Projeye başlangıcımızdaki ilk aşamamız çocuğumuzu seçmek oldu. Genel kriterlerimiz; çocuğun maddi açıdan ihtiyacı olması, belirtilen yaş aralığı içerisinde yer alması, sürekli iletişim halinde kalacağı bir lokasyonda bulunması ve bu projeyi yürütebileceğimiz inancına sahip olacağımız bir çocuk olmasıdır. Bu noktalar ışığında ben de doğup büyüdüğüm mahalle olan Antakya’nın bir bölgesinden Efe ile tanıştım. Efe aynı zamanda benim de okuduğum ilkokulda okumaktaydı. Salt bulunduğu konumdan dolayı bile Efe ile yakınlık duyuyordum, tabi ki onu seçmemin başka nedenleri de vardı.
Öğrencim olan Efe’den bahsetmek gerekirse, kendisi 11 yaşında ve dört çocuklu bir ailenin en büyük oğlu. Annesi ev kadını ve babası serbest meslekle uğraşan fakat uzun zamandır işsiz olan birisi. Aile geçimini sosyal yardımlarla ve babaannenin desteği ile sağlamaktadır. Öğrencim, öğretim hayatında ortalama bir başarı göstermekteydi. Ayrıca kendisinde ve kardeşlerinde konuşma bozukluğu ve yaşına göre fazla kilo vardı. Küçüklüğümde bende de konuşma bozukluğu ve fazla kilonun olması Efe ile olan ortak noktalarımdan birisiydi. Eğitimlerde öğrendiğim kadarıyla maddi durumu kötü olup, kilo oranı fazla olmasının nedenlerinden birisi de ‘kıtlık bilinci’dir. Kıtlık bilinci, geçmişin kalıplarına kapılarak farkında olmadan aslında kendimizi sabote etmenin bir yoludur.
İki senelik olan Efe ile yoğun görüşmelerimizde büyük verimler elde ettim. Öncelikle O’nun güven bölgesine girebildiğimi fark ettim, kekemeliği benim yanımda zamanla azalmaya başladı. Ayrıca ilk başta çizmeye çalıştığı profilin yanında kendisinin doğal halini de görmem ilişkimize pozitif dönütler sağladı. Proje kapsamında yolladığımız bot, kırtasiye ürünleri gibi itemlerin kendisine çok faydalı olduğunu gördüm ve bu durum da beni çok mutlu etti. Okula yürüyerek gidip geldiği için yağışlı ve soğuk havalarda botun çok kullanışlı olduğunu bana ilettiğinde çok duygulandım. Ayrıca her ay göndediğimiz Bilim ve Teknik dergisi kendisinin ilgisini çok çekti, sürekli dergide yer alan anektodlardan bana bahsetti. En faydalı eğitimlerimizden birisi olan ‘Yeşil Yaka’ ile Efe’de de çevre bilincinin geliştiğini gördüm ve zaten hayvansever bir çocuktu. Diğer faydalı bir iş ise çocuklara yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda bir hobi kazandırma eylemimiz oldu. Efe, ilk sıralarda futbol oynamayı düşünse de annesinin de yardımıyla aslında istediğinin gitar çalma olduğunu fark ettik. Proje vesilesiyle kendisine gitar aldık ve belediyenin ücretsiz gitar kursuna gitmeye başladı. Bu kurs sürecinde çok iyi bir ilerleme kat etti, sürekli olarak benimle gitar çaldığı videoları paylaştı. Öğrencim Efe için diyebilirim ki bu proje onun hayatına çok güzel dokunuşlar yaptı, uzun vadede kazanımlara yol açtı.
Mina’nın Çocukları projemizin en iyi taraflarından birisi de kazanımların tek taraflı olmamasıdır. Bir uçta çocuklara yardım ederken diğer uçta bizler de çeşitli eğitimlerden geçerek ‘kazan kazan’ durumunu gerçekleştiriyorduk. Özellikle de Baltaş Grubunun bize olan katkıları yadsınamaz derecede büyüktü. ‘Yeşil Yaka’ eğitimi, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair öğretilerle salt pedagojik eğitim değil aynı zamanda toplumsal ve gündelik hayatta da kullanılacak kazanımlar elde ettik. Proje süresince öğrendiğimiz değerleri salt bu aşamada değil, hayatımızın her alanında kullanabileceğim şekilde değerlendirdik.
Projenin diğer en önemli katkılarından birisi de ekip ruhuydu. Bu çalışma vesilesiyle tanıdığım arkadaşlarımla çok sağlam bir dostluk kurdum. Ayrıca ‘akran desteği’ durumundan da faydalandık. Ekipteki kadın arkadaşların farklı okullarda eğitim görmesi projeye ayrı bir vizyon ve bakış açısı kattı. Kendilerinin çocuklarla olan ilişkisi bireysel olarak bize de olumlu dönütler sağladı. Her birine ayrıca minnettarım.
Projenin iyileştirilecek yönlerine gelirsek, on bir kişilik ana grup dışında bir sonraki seneler için yetiştirilmek üzere dernekten kadın arkadaşlar seçilmesi ve yedek kadrosu olması projenin devamlılığı açısından önem arz edebilir. Hakkını yememek gerekir ki projenin başında yedekler düşünülmüştü fakat benim görüşüm diğer yıllar için. Ayrıca çocuklara daha çok maddi kaynak ayrılması taraftarıydım fakat bu görüşüm arkadaşlarımın açıklaması ile değişti. İleride proje bitimiyle çocukların yaşayacağı boşluk ve maddi olanakların bitişi çocuklar için bir sorun teşkil edebilir denildi. Bu tespit, çok yerinde bir görüştü. Projenin güzel taraflarından birisi de bu örnekteki gibi eleştirilerinizi açıkça söyleyip, size açıklama yapılmasıdır. Böylelikle aklınızda herhangi bir soru işareti kalmıyor ve projeye daha sıkı sarılabiliyorsunuz.
Sonuç olarak, iki senedir devam eden ‘Mina’nın Çocukları’ projesi büyük bir artı olarak hem benim hem de çocukların hayatına sirayet etti. Küçük bir dokunuşun dahi ileride kartopu misali büyük bir iyiliğe dönüşeceği inancındayım. Bu projemizde emeği geçen ve katkısı dokunan herkese bu vesile ile şükranlarımı sunuyorum.