İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi
Çorum’da yaşamını sürdüren küçük arkadaşım Nisa 13 yaşında ama yaşadığı hayatta olgun olmayı mecburen öğrenen bir kız çocuğuydu. Anne babası ve iki küçük kardeşiyle beraber yaşamalarına rağmen Nisa bazen dedesi ve babaannesi ile yaşamayı tercih eden bir çocuktu. Babası ile iletişimi çok zayıf olan Nisa kendisini babası konusunda iletişime kapatmış ve bazen bundan kaçmak için dedesi ve babaannesi ile yaşamayı tercih ediyordu. Hem annesi hem babası çalıştığı için evin büyük çocuğu olarak okul dışında ev işlerinde de sorumluluk alan bir çocuktu. Yaşıtlarına göre fazla olgun olduğunun ve hayalindeki gibi bir hayat yaşamadığını düşünen Nisa yaşının getirmiş olduğu ergenlikle beraber bazen ailesine sitemde bulunabiliyordu. Nisa ile büyüdüğümüz şehir aynı olduğu için onun nelerle karşılaştığını tahmin edebiliyordum. Memleketimizin aynı olduğu bir çocukla bu projeyi yapmamın benim için en büyük faydalarından biri de hayatlarımızın çok benzer olduğu için küçük kardeşimin gözlerine baktığımda neler yaşadığını çok iyi görebilmem.
İlk gün onunla tanışmaya giderken hiç olmadığım kadar heyecanlıydım. Nisa ile tanıştığımızda gözlerimin içine bakmaktan ve konuşmaktan çekiniyordu. İlk izlenim olarak içine kapanık bir çocuk olduğunu çıkarmıştım. Birinci görüşmeyi yapmak için gittiğimde kapıyı açtığında karşımda gülümseyen bir kız çocuğu görmek bana bu projenin ne kadar değerli bir proje olduğunu tekrar hatırlattı. Görüşmelerimizi genelde baş başa yapmaktan yanaydım ve Nisa da benimle aynı fikirdeydi. Bu yüzden bu konuda hiç zorlanmadık. İlk görüşmeye onun için aldığım küçük hediyelerle birlikte gittim. O gün Nisa’yı yakından tanıyabilmek adına kendi uyduruğum ‘en oyununu’ oynadık. En oyununda en sevdiğin an, en üzüldüğün zaman, en büyük hayalin, en korktuğun şey, en unutamadığın anı… gibi soruları karşılıklı birbirimize sorduk. Nisa ile bir şeyler yaparken yaptığımız şeylerin karşılıklı olmasına çok dikkat ediyordum. Bu karşılıklı etkinliklerin ona ne kadar değer verdiğimi gösterdiğine inanıyorum. İlk görüşmeden çok mutlu ayrılmıştım. Nisa’nın çıkarken bir daha ne zaman görüşeceğiz gibi bir soru yöneltmesi bana bu mutluluğun karşılıklı olduğunu düşündürttü. İkinci görüşmeye gittiğimde ilk görüşmede ona verdiğim ve okuyacağını söylediği kitabı okumadığını fark ettim. Onu teşvik edebilmek için beraber birkaç sayfa okuduk. O görüşmeye bilim çocuk dergisi ile birlikte gitmiştim. Dergi pek ilgisini çekmemişti. Birkaç görüşme yapmamıza rağmen Nisa’nın genel olarak konuşmaya ve içini dökmeye ihtiyacını olduğunu fark etmiştim. Konuşmaya başladığımızda konuyu sürekli babasına getirmesi her zaman dikkatimi çekmişti. En mutlu anı babasının doğum gününde onu öpmesi ve en büyük isteğinin babası ile dışarı çıkıp gezmek olan Nisa’nın dönüp dolaşıp konuyu babasına getirmesine hiç şaşırmamıştım. Annesi ve kardeşleriyle iletişimi gayet güçlü olmasına rağmen babasıyla büyük mesafeleri vardı. Sonraki görüşmelerde arkadaşları ve kuzeniyle beraber piknik yapıp basketbol oynadık, sinemaya gittik kodlama öğrenerek oyun tasarladık ve o oyunu beraber oynadık. Her görüşmede beraber hayal kurmaya ve bunları birbirimize anlatmaya özen gösteriyordum. Bir gün hayalini anlatırken hemen büyümek istediğini ve üniversiteye gitmek istediğini söyledi. Nerde okumak istediğini sorduğumda Antalya cevabını almıştım. Sebebini sorduğumda ‘sıcak güzel tatil yapılabilecek bir şehir gibi cevaplar almayı bekliyordum. Nisa’nın bana verdiği cevap ‘Çorum’a uzak olduğu’ için oldu. Bu cevabı duyduğumda henüz 13 yaşındaki bir çocuğun bu kadar çabuk ailesinden kopmak istemesi ve bunun hayalini kuruyor olması beni çok üzmüştü. İstediği kıyafetleri giymek, istediği gibi yaşamak, sevdiği şeyleri yapmak için ailesinden uzak olması gerektiğini düşünüyordu. Tek kutu oyununu oynadığımızda da Nisa’nın bir kız çocuğu olduğu için bazı kısıtlamalara maruz kaldığını fark etmiştim.
Görüşmeleri yapmaya devam ettikçe Nisa’nın hayatına olan umutlarının arttığını görüyordum. Aile konusu çok hassas bir konu olduğu için elimden geldiğince Nisa’ya bu konuda yardım etmeye çalışsam da babasıyla olan iletişim sorununda bir gelişme kaydedemedik. Zaman zaman acaba Nisa’ya iyi gelemiyor muyum gibi düşüncelere kapılsam da dönüp baktığımda gördüğüm şeyler bana iyi ki bu proje ve iyi ki Nisa dedirtmeyi başardı. İlk tanıştığımda konuşmaktan çekinen Nisa bugün bana kendiliğinden mesaj atıp benimle iletişime geçmeye çalışıyor. Ailesi ve arkadaşlarıyla sorun yaşadığında içine atıp çözmeye çalışmayan Nisa bugün ailesine ve arkadaşlarına rahatsız olduğu noktaları açıkça söyleyebiliyor. İlk başta hayalini ailesinden uzakta olmak üzerine kuran Nisa bugünkü hayallerini bir şeyler başarmak ve ilerde kendi ayakları üzerinde durmak ve ailesini gururlandırmak üzerine kuruyor. İsteklerinin ve yeteneklerinin farkına varmış olan Nisa bunları ailesi ile paylaşmaktan çekinmiyor. Benim için en önemlisi Nisa artık kendisini olduğu gibi seviyor ve gözlerimin içine daha emin bakıyor. Henüz projenin birinci yılını tamamladık önümüzde çok güzel bir yaz daha var. Bu yaz Nisa da ben de bir yaş daha almış ve paylaşacağımız şeyleri biriktirmiş olarak buluşacağız. Hayatıma benden yaşça küçük ama büyük bir kalbi olan bir arkadaş dahil ettiğim için çok mutluyum. Bu mutluluğu bana yaşatan Mina’nın Çocukları projesi benim için her zaman çok ayrı bir yerde olacak. 11 genç kızın başladığı bu projeyi devam ettirenlerden biri olduğum için çok gururluyum. Gitgide büyüyerek daha çok Nisalara ulaşma umuduyla iyi ki Mina’nın Çocukları.